Ünlü Simyacılar
Batı Simyası üzerinde son iki bin yıldır, 100.000'den fazla eser yazıldığı saptanmıştır.Tabii ki bu eserlerin arasında bir çok hayalperest, sathi ve düzmece olanları vardır, ama kimler taklit edilmekteydi? Samimi yazarlar hangi tarif edilmez esrârları açıklamaya çalışıyorlardı
Batı'da Simya, basit metallerin altına dönüşümüyle ilgili olduğu düşünülmesine karşın; günümüzün en ciddi araştırmacılar, onun herhangi bir kesin tanımlamaya karşı direndiği kanısındalar. Onun sırları üzerinde bir araştırma, belki de en iyi şekilde en ünlü üstatlarının kişiliklerini ortaya çıkarmakla başlayabilir. Bu kişiler, konuyu gülünç hale düşüren fanatik "püfleyiciler"den tamamen ayrı durmaktadırlar. Bunlara "püfleyici" denilmesi, kullandıkları körüklere borçludur ve onları üstatlara kıyaslamak, düzenbazları gerçek hekimlere kıyaslamaya benzer. Ayrıntılı bir araştırma sonucunda üstatların dindar, doğal bilimlere eğilimleri olduğu ve genelde "püfleyiciler"de hâkim olan açgözlülük ve kibirden uzak olduğu görülmektedir.
Morienus, yedinci asırda, Kudüs yakınlarında dağlarda yaşayan bir münzeviydi. Oradaki Hıristiyan kilisesine her yıl büyük çapta altın göndermesi, Arap kralı Halid'in dikkatini çekmişti ve sonuçta Kralı Simya sırlarına inisiye etti. Cabir (Geber, 8. asır) ve İbni Sina (Avicena, 10. asır) riyazetli Sufi tarikatlarına inisiye simyager ve hekimlerdi. Sufizm İslam mistisizmde İlahi Birliğe ulaşmada tefekkürü öngören bir zahitlik yoludur. Simyager Roger Bacon (1214-1292) bir Fransiska keşişiydi. Bir süre Fransiska örgütüne bağlı olan Raymond Lully (1235-1315), Arnold de Villanova tarafından inisiye edildi. Lully'de bir Benedik keşişi olan ve bir süre Westminister Manastırının Baş Rahibi olduğu öne sürülen John Cremer'i inisiye etmişti. Albertus Magnus (1193-1280) ve saygı değer öğrencisi Thomas Aquinas (1225-1274), her biri simya filozofları tarihinde üstad mertebesine ulaşmış Dominik keşişlerdi.
Şüphesiz on dördüncü asrın en meşhur üstatlarından Nicholas Flamel simya "Büyük Çalışması" Magnum Opus'u, dindar Yahudilerinin Roma vergilerini ödemelerine yardımcı olmak üzere yazılmış klasik "Yahudi Abraham'ın Kitabı"nı deşifre ettikten sonra başarmıştı. Flamel esrarengiz bir şekilde elde edilen bir serveti Paris'te hastane inşası ve kilise onarımı için kullandığı kaydedilmiştir.
On beşinci yüzyılın en ünlü üstadı efsanevi Benedik keşişi ve Erfurt'taki San Pedro Manastırının Baş Rahibi Basil Valentine'di. On beşinci asrın diğer büyük bir simyageri Kudüs'lü San John Şövalyeleri örgütüne 100 bin İngiliz Sterling değerinde simya altını bağışladığı kaydedilen ve bir Karmelit keşişi olan Sir George Ripley'di.
Papa John XXII'da (1316-1334) bir simya üstadı olarak kaydedilmiştir ve dönüştürmeyle ilgili önemli bir simya eseri ona atfedilmiştir. Çalışmalarının bir ürünü olduğu rivayet edilen kayda değer ve menşei esrarengiz bir servet olan on sekiz milyon florinlik altın külçeyi kiliseye vasiyet etmişti.
Dom Anthony-Joseph Pernety (1716-1796), bir Benedik keşişi, yakın zamanlarda yeninden basılan açık ve sarih bir ansiklopedi tarzında yazılan bir Simya klasiğini yazmıştı. Hatta Martin Luther bile Simya için "... sadece pratik yararından değil, fakat kilise doktrinlerini doğruladığı için..." simyayı övgüye laik görmüştü. Prestijli dergi Nature'de yakın zamanda yazılan bir makalede Sir Isaac Newton'un Simya ile ilişkisini incelemeye aldı. Bu denli önemli ve ünlü insanların zihninde simyaya yer verilmesi saçmalıktan mı ibarettir?
Simya dönüşümünü sadece Newton değil, aynı zamanda on yedinci asrın iki önemli bilim adamı G. W. Leibniz ve Robert Boyle, "modern kimyanın babası" açıkça kabul ettiler. Günümüzde, araştırmacı B.J.T. Dobbs, bu çağın salt mistik havasını ince ayrıntılarla The Foundations of Newton's Alchemy or the Hunting of the Green Lyon, "Newton Simyasının Temeli veya Yeşil Ejderha Avı" adındaki klasikleşen eserinde işlemektedir. Burada, Newton'un son otuz yıllını içeren Felsefe Taşı, Lapis Philosophorum'u bulma uğruna başarısız çabalarını anlatıyor. Bu eserin devamı niteliğinde yazdığı muhteşem The Janus Face of Genius: The Role of Alchemy in Newton's Thought, "Dahiliğin İki Yüzü: Simyanın Newton Düşüncesindeki Rolü" kitabında Dobbs, Newton'un simya konusunda asal dürtüleri mistik Hakikatlere karşı duyduğu ruhsal arayış olduğunu belirtiyor
Nasıl oluyor da İngiliz Müzesi, British Museum'de simya dönüşüme atfedilen altın cisimler bulunmaktadır? Nasıl oluyor da bu cisimlerin altın üs sayı değerleri bulundukları çağın teknolojisinin ürettiği numunelerden daha saftır? Nasıl oluyor da dönüşüm konusunda bu denli fazla şahitlerin gözlemleri bulunmaktadır? Neden oluyor ki, M.Ö. 144 yılında bir Çin İmparator Bildirisi simyasal yöntemlerle altın imal edenlere ölüm cezası verileceğini ilan etmişti? Neden Henry IV, 16. asır İngiltere'sinde simya ile altın imal edilmesini yasaklamıştı?
Eğer simya gerçekten doğanın asal arketip işlevleriyle mistik bir birlik arayışıysa, o zaman üstad bu yaratıcı işlevi sembolik laboratuar çalışmaları ve kimyasal işlemleriyle ve tabii ki vazgeçilmez olarak İlahi Takdirin desteğiyle tekrarlamak istiyordur. Nasıl bütün yaşam İlahi Mükemmelliğe doğru tekamül ediyorsa, metaller de altına tekamül eder. İşte, simyager bu esas tekamül işlevini, çalışmalarının semeri olan basit metalleri en saf altına dönüştüren katalizör Felsefe taşı, kırmızı toz ile hızlandırır. Böyle bir Büyük Çalışma, Magnum Opus'un arkasındaki esrarengiz gerçek izah edilemez, sadece gösterilebilir. Aynı şekilde mistik hal gerçek kişisel deneyim gerektirir, buna salt inanç yetmez.
www.spatyom.com/simyagerler-kimdi-t1048.html
0 yorum:
Yorum Gönder